27 Şub 2022

Etno-Seküler Tasarımdan Etno-Dinsel Tasavvura: Mahzun Mabedden Camii Kebire Ayasofya’nın Dönüşümü – I

Yazar: YUSUF ZİYA BÖLÜKBAŞI

24 Temmuz 2020 tarihinde 86 yıllık müze statüsü sona eren Ayasofya, Cuma namazına müteakip yeniden ibadete açıldı. Bu olay, her ne kadar Covid-19 salgını devam ediyor olsa da, devlet ricalinin de katılımı ve teşvikiyle yüz binlerce kişi tarafından coşkuyla kutlandı. Bu kutlamalara yurdun dört bir tarafından ve Avrupa’da yaşayan gurbetçilerden katılım gerçekleştiği görüldü. Ayasofya’nın yeniden ibadete açıldığı gün yapılan sokak röportajlarından birinde –CNNTÜRK kanalında yayınlanmıştı- uzatılan mikrofona vatandaş şöyle bir açıklama yaptı: “Türklüğümüzle, milliyetçiliğimizle, İslamcılığımızla gurur duyuyoruz.” İşte bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayan söylem bu oldu. Daha doğrusu bu söylemin işaret ettiği kimlik paradigması. Nitekim Ayasofya’nın müzeye dönüştürüldüğü tarih ile yeniden cami olarak ibadete açıldığı tarih ve bunları yapan iktidarlar mukayese edilecek olursa, kimliksel bağlamda yaşanan çatışma ve dönüşüm daha rahat anlaşılmış olacaktır. Böylece mevcut çalışmada şu sorunun cevabı aranacaktır: “Ayasofya’nın bir sembol olarak Türk siyasal biyografindeki kimliksel dönüşümle ilişkisi nedir?” Bu sorunun cevabını verebilmek için, mevcut çalışmanın kavramsal, teorik ve metodolojik çerçevesini belirtmek gerekir.

Tamamını oku. »

23 Şub 2022

Makedonya Özelinde Balkan Kültür ve Dilinde Türk İzleri

Yazar: EMRE DESOVALI

“Kültür” sözcüğü Latince “colere” sözcüğünden gelmekte, Türkçede, günümüzde pek kullanılmayan “ekin” karşılığında anlamını bulmaktadır.[1] Latincede “toprağı verilendirmek için çalışma” anlamına gelen kültür, daha sonraları Avrupa dillerindeki “yüksek umumi bilgi” manası ile dilimize girmiştir.[2] Bu haliyle kültür toplumun ana unsuru, insan gelişiminin önemli bir üretimidir.

Toplulukların kolektif tecrübelerinin bir ürünü olan kültür aynı zamanda toplumların kimliğini oluşturan, gerek ulusal gerek uluslararası toplumların köprüsü olması açısından önemli bir yer tutar. Alija İzetbegovic’in “medeniyetler gibi kanla yaşatılmaz”  cümlesiyle öne çıkardığı kültür; toplum üzerinde yansımalar bulunduran, kabul gören, bitmeyen problemlerin bitmeyen cevaplarını aramaya çalışan, toplumun kendinden gelen ürünüdür. Maddi ve manevi mirasları açısından iki ayrı kolda inceleyebileceğimiz kültür, tezimize konu olan iki toplumun birbiri arasındaki görüşlerin ve algıların değerlendirilmesi açısından önemli bir yer tutar. Kültürün yaşatılmasında ve aktarılmasında mühim ve toplumların kimliklerin kaçınılmaz parçası olan dil toplumların analizinde önemli bir parçasıdır. Tamamını oku. »

11 Şub 2022

Karanlıkta Fısıldaşanlar – Stalin Rusya’sında Özel Yaşam*

Yazar: HALUK KAYICI

Orlando Figes[1]’in The Whisperers-Private Life in Stalin’s Russia özgün adı ile ilk defa 2007 yılında yayımlanan belgesel niteliğindeki kitabı, 2008 baskısı[2] temel alınarak Nurettin Elhüseyni tarafından Karanlıkta Fısıldaşanlar-Stalin Rusya’sında Özel Yaşam başlığı ile Türkçe’ye çevrilmiş, 2011 yılında da Yapı Kredi Yayınları tarafından 741 sayfa olarak yayımlanmıştır.

Rusya tarihinin bilhassa Stalin’in iktidarda olduğu yılların anlatıldığı kitabın temel konusu, Büyük Temizlik ya da Büyük Terör adı verilen, açık sosyalist muhalefetin mümkün olmadığı dönemde, Stalin’e ve onun rejimine muhalif olanların veya muhalif olmakla suçlananlar ile onların aile ve yakın çevresinin yaşadıklarının anlatıldığı gerçek yaşam hikâyeleri. Kitaba konu olan bu gerçekler, Stalin teröründen sağ kurtulanların sakladığı mektuplara, günlüklere, fotoğraflara, kişisel belgelere ve sözlü tanıklıklara dayanmakta olup, bununla birlikte bazı Sovyet ailelerinin kendi ailelerinden dahi yıllarca sakladıkları geçmişleri de bu çalışma ile sır olmaktan çıkmış.

Esere geniş manada konu olan veyahut haklarında en çok bilgi, belge temin edilen ailelerin soy ağaçları giriş kısmında yer almakta. Bunlar; Simonov, Laskin, Buşuyev, Golovin, Fursey-German, Golovniya-Babitski, Konstantinov, Nizovtsev-Karpitskaya, Slavin, Delibaş-Liberman aileleri. Bunların içerisinde kitapta da oldukça geniş yer bulan en önemli isim ise Konstantin Simonov. Tamamını oku. »

7 Şub 2022

Örneklerle Makedon Tarih Yazımında Türk – Osmanlı İmajı

Yazar: EMRE DESOVALI

Modern tarihin en temel olgularından biri olan kimlik ve benlik gibi kavramlar üzerinde gelişen milliyetçiliğin içinde bulunduğu doğal, ekonomik, siyasal ve kültürel ortamlar tarih yazımında “ben” ve “öteki” kavramlarının ortasına neden olmuş, “kimlik” ile şekillenmiştir. Amin Maalouf kimlik için “kimliğim beni başka kimseye benzemez yapan şeydir… ve öyle bir çırpıda verilmez, yaşam boyunca oluşur ve değişir” der.[1] Zygmunt Bauman ise  “Kimsin sorusunun sorulması, insanı bir an için de olsa başka biri olabileceğine inanmaya sürükler” hatırlatmasını yapar.[2] Nitekim Makedon tarih yazımının dönemden döneme çeşitlilik gösterse de önce kimliğini bulmaya çalışmış ve tarih içerisinde başkası olmaya çabalamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu ya da Türkler Makedon tarih yazımının önemli bir yerini işgal etmektedir. Öyle ki Makedon tarihçi Biljana Ristovska-Josifovska Makedonya’nın etno kültürel tarihini antik dönemden günümüze kadar yedi bölüme ayırmış, 3 bölümünde Türkler yer almıştır. Tanas Vrazhinovski’nin temellendirdiği dönemlendirme ise Antik Dönem ve Hıristiyanlaşmanın haricindeki  tüm dönemlerde Osmanlı Devleti Dönemi yerini almıştır. [3]

Tamamını oku. »

1 Şub 2022

Şiir Yapmaya Dair Notlar

Yazar: MEHMET KAAN ÇALEN

“O zaman şiire doğru dönmemek elde mi?

Onun da, tıpkı hayat gibi, hiçbir şey kanıtlamama mazereti var.”

Cioran / Çürümenin Kitabı

I. Şiir “yapılan bir şeydir” diyor Edip Cansever. Buradan, şiir yazamayanlara en azından kendi şiirlerini yapabilme imkânı çıkar mı? Bu imkânın biraz da olsa araladığı kapıdan, bu küçük çatlaktan, yok denecek kadar kıt poetika bilgisi ve yok denecek kadar az şiir yeteneği ile şiire sızabilir miyim?

II. Şiir yapmanın muhtelif yolları olabilir. Şiir gibi yaşayarak, gibisi fazla bir şiiri yaşayarak, yaşamıyla bir şiiri yaparak, yaşamını bir şiir yaparak, şiiri yaşama yaşamı şiire katarak, yaşamla şiiri hemhâl kılarak, her insanlık durumunu şiirsel bir yorumla karşılayarak, bizatihi yaşayarak, sadece ve sadece yaşayarak, sadece ve sadece anlamlı bir hayatı, anlamını arayan bir hayatı yaşayarak şiir yapmak mümkün. Poetik yaşam, hayranlık ve imrenme sebebi lakin benim mevzumun dışında. Tamamını oku. »

27 Oca 2022

Tarihi Bir Sorun; Makedonya ve Makedonlar

Yazar: EMRE DESOVALI

Makedonya isminin tarih sahnesinde bir problem olarak ortaya çıkması Osmanlı Devleti’nin 19’uncü yüzyılda başlayan otorite boşluğunun Balkanlar’da, bilhassa “Doğu Sorunu” olarak adlandırılan durumun 20’nci yüzyılda Makedonya’da “Makedonya Mes’elesi” adı altında hissedilmesi ile başlar. Kemal Beydilli’nin tarihin en eski zamanlarından beri üzerinde pek çok ırkın yaşadığı, çeşitli dillerin konuşulduğu, ayrı ayrı medeniyetlerin yükseldiği, farklı din ve mezheplerin barındırdığı bir yer olarak tanımladığı Makedonya’da ortaya çıkan bu meseleyi Osmanlı’nın zayıflaması ve tasfiyesi ile birlikte Arnavut, Bulgar, Sırp ve Ulahların tarih içindeki uzun uykularının sona ermesi olarak belirtmiştir.1

Uyku olarak adlandırabileceğimiz ikinci dönemse Yugoslav lider Josip Broz Tito’nun Makedonya’yı Nazilerle mücadelenin bir ödülü olarak görüldüğü düşüncesine sebep olacak yaklaşımları ve özerk cumhuriyet haline getirmesiyle olmuştur. Komşu Yunanistan ve Bulgaristan, Bükreş Anlaşmasıyla geçmişte paylaşılan bu toprakların yeni bir ulus ve devlet olarak tanımlamasından hoşlanmasa da Soğuk Savaşın etkisiyle tepki gösterememiş, Osmanlı’nın Mes’elesi Bükreş Anlaşmasıyla tekrar ortaya çıkmışsa da Josip Broz Tito ile beraber yaklaşık 50 yıl boyunca Makedonya sorunu tekrar uykuya girmiştir.2 Osmanlı’nın sınavlarından biri olan Makedonya, sadece Osmanlı’nın ve Balkanların değil tarihin de bir problemi olmaya devam etmiştir. Tamamını oku. »

21 Oca 2022

İncire ve Ekmeğe Dair Notlar

Yazar: EMRE DESOVALI

Kur’an-ı Kerim’de  “Vettiyni vezzeytuni.Ve turi siyniyne.Ve hazelbeledil’emiyni” yani “Yemin olsun incire ve zeytine, Sina Dağına ve bu güvenli şehre” ayetiyle başlayan Tin Süresi ile dikkat çekilen, İsa’nın yolunda bedduaya tuttuğu, Adem’in yaprağına sarıldığı, Goethe’nin “İlk baharın çiçeklerini mi, yoksa  sonbaharın meyvelerini mi istersin? Süslenmek, mahfuz  veya sarhoş olmak mı istersin? Bir kelime ile arz ile semayı mı istersin?” sorusuna vardığı, Sakunta’nın yazarı Kalidasa için mukaddes bolluğun temsilcisidir incir.

Aziz Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz adlı eserinde romana adını veren Yaşar, düştüğü hapishanenin ilk gününde nasıl yaşamadığını, o, üç yaşında iken doğan beşik kertmesi Anşe’yle nasıl evlendiğini anlatır. Bu anlatısında töresi gereği kız istenirken başlık verildiğini ve bu başlık pazarlığının evin avlusunda, kuyunun başında ya da incir ağacının altında yapıldığını söyler. Daha sonra incir ağacının dallarına, gelinin eşyalarının, kumaşlarının asıldığından bahseder. Tamamını oku. »

« 1 2 3 4 5 »