23 Şub 2022

Makedonya Özelinde Balkan Kültür ve Dilinde Türk İzleri

Yazan: EMRE DESOVALI

“Kültür” sözcüğü Latince “colere” sözcüğünden gelmekte, Türkçede, günümüzde pek kullanılmayan “ekin” karşılığında anlamını bulmaktadır.[1] Latincede “toprağı verilendirmek için çalışma” anlamına gelen kültür, daha sonraları Avrupa dillerindeki “yüksek umumi bilgi” manası ile dilimize girmiştir.[2] Bu haliyle kültür toplumun ana unsuru, insan gelişiminin önemli bir üretimidir.

Toplulukların kolektif tecrübelerinin bir ürünü olan kültür aynı zamanda toplumların kimliğini oluşturan, gerek ulusal gerek uluslararası toplumların köprüsü olması açısından önemli bir yer tutar. Alija İzetbegovic’in “medeniyetler gibi kanla yaşatılmaz”  cümlesiyle öne çıkardığı kültür; toplum üzerinde yansımalar bulunduran, kabul gören, bitmeyen problemlerin bitmeyen cevaplarını aramaya çalışan, toplumun kendinden gelen ürünüdür. Maddi ve manevi mirasları açısından iki ayrı kolda inceleyebileceğimiz kültür, tezimize konu olan iki toplumun birbiri arasındaki görüşlerin ve algıların değerlendirilmesi açısından önemli bir yer tutar. Kültürün yaşatılmasında ve aktarılmasında mühim ve toplumların kimliklerin kaçınılmaz parçası olan dil toplumların analizinde önemli bir parçasıdır.

Nitekim bir yerleşim yerinin karakterini açıklayabilmek için en önemli unsur toplum psikolojisini, insanların yaşamlarındaki davranışlarını, düşüncelerini, birbiriyle olan karşılıklı ilişkilerinde öz karakterlerini ortaya çıkarır. Örneğin, gelenekler, görenekler, heyecanlar, alışkanlıklar, yaşam tarzları ve en önemlisi de milli karakterler gösterilir.[3] Bu sebeple bizler, ünlü Sırp mizahçısı Vladimir Bulatovic’in “Her sıradan Sırp insanı ortalama 60 yıllık yaşam süresinde beş yüzyıl Türk egemenliği altında yaşıyor”[4] diyerek sözünü ettiği Sırplar kadar Türkleri ve Osmanlı’yı iyi tanıyan Makedonya üzerinde araştırmaya devam edeceğiz.

Türk dili aracılığıyla bazı Arapça ve Farsça kelimeler Balkan kavim dillerine intikal etmiştir. Nitekim Balkan dillerinde kullanılan Türkçe, Arapça ve Farsça kelimeler Avrupa asıllı dillerden daha fazladır. Bölgede politik kararlar doğrultusunda Türkçe kelimelerin arındırılması gündeme gelmişti. Bu işe ilk başlayanlardan biri de herhalde Vuk Stefanovic Karacic olmuştur. Karacic, 1818 yılında hazırlanmış olan Sırpça sözlükte mevcut olan 2500 Türkçe kelimeyi azaltmak amacıyla 1851’de aynı sözlüğün ikinci baskısını hazırladığı sırada 2500 Türkçe kelimeyi atacağı veya azaltacağı yerde, yeni hazırladığı sözlüğe 1200 Türkçe kelime daha almak zorunda kalarak 3700 Türkçe kelimeli bir Sırpça sözlük yayınlamak zorunda kalmıştır.[5]

Makedonya’nın Tikveş ve Ofcabol bölgesinde söylenilen 164 Makedon Türküsünden 109’unun konusu Türklerdir veya Türkler ile ilgilidir. Türkülerin yanında Makedon edebiyatında bir takım Türk kaynakların olduğu görülür, örneğin Melahat Hamza, Makedon halk fıkralarındaki İtar Peyo karakterinin, söylenmekte olan Nasrettin Hoca’nın yerine kullanıldığını ve hatta daha zeki, kurnaz olarak gösterilen İter Peyo’nun Nasrettin Hoca’yı aldatmış gibi gösterildiğini belirtmiştir.[6]

Makedon Slavlarında süren en uzun değişiklik belki de en büyük ve en uzun süren değişiklikler Türklerin 1371 yılında bu toprakları almaları ile başlar. Osmanlı Devleti, Makedonların topraklarını uzun süre (1371 – 1912) elinde tutmuştur. Bu süre zarfında Makedon Slavları Türklükten ve onu oluşturan kültürel değerlerden oldukça etkilenmiştir. Bu en etkinin en büyük etkisinin görüldüğü kelimelerin yanında gramer olarak da Makedonca Türkçeden etkilenmiştir. Türkçenin bölgeye ilk olarak Osmanlı fetihlerinden evvel dervişler aracığıyla girildiği belirtilir. Türkçenin fonetik ve morfolojik açıdan etkilenmesinin yanında sözcük temelindeki kelimeleri çok daha önemli bir yer tutar.[7]

Oliviera Yashar Nasteva’nın 2001 yılında yayınlanan “Турските лексички во македонскиот јазик”[8]  adlı  makalesinden yararlanarak Makedoncadaki Türkçe kelimeler gösterilen benzerlikleri değerlendirmek gerekirse;

Аџо ( Adzho ) = Amca, Дајче ( Dayche ) = Dayı, Теза [9] ( Teza ) = Teyze, Аир ( Air ) = Hayır, Шечјр ( Shecher ) = Şeker olarak belirtilen kelimelerin Türkçe kökenli olmasının yanı sıra belirtilen diğer bazı kelimeler de günümüz Makedoncası göz önüne alındığında geçerliliğini korumamaktadır.[10]

Bunların yanında, bugün Türkçede kullanım alanlarının daralması sebebiyle kullanılamayan ancak Makedonya’daki bazı bölge halklarının birebir anlamlarını karşılamasa da hala kullandığı Türkçe kelimeler bulunmaktadır. Bunlardan biri kökenini “zemini örülü sırtsız sandalye anlamına” gelen Latince “Scammellium” kelimesiden alan ve neredeyse tüm Balkan ülkelerinde “скемле” ya da “skemlija” olarak bilinen, sandelyeyi karşılamak için de kullanılan “iskemle”dir.

Devam edebileceğimiz bir diğer örnek ise Arapça’da “mätarä”, Türkçede “matara” olarak karşılanan ve Makedoncada  “Mатерка” yani “Materka”ya dönüşen kelimedir. Buna geleneksel Makedonca olarak isimlendirdiğim göçmenlerin “bardak”ı karşılamak için hala “Машраба” yani “Mashraba”yı kullanması eklenebilir.

Arapçada “İbriq”, Farsça’da “Abrız” ile karşılanan ve Makedoncaya Türklerle beraber giren “İbrik”in yanı sıra “sofra”, “sinija”, “sandelija”, “dolap”, “raft”, “sergjen”,  “kanata”, “dudla”, “gjugjum”, “gjevze”, “tendzhere”, “dzhepo”, “tepsija”, “tava”, “kazan”, “aranija” ve “sach”ı da sayabiliriz.[11]

İlk örnekte belirtilen kelimeler arasında yerini alan Беш ( Beş ) = Beş,  Дудак ( Dudak ) = Dudak,  Дуња ( Dunya ) = Dünya,  Јана ( Yana ) = Ana,  Курбан ( Kurban ) = Kurban,  Џехем- ( Dzhehem ) = Cehennem, Џигер ( Dzhiger ) = Ciğer, Алтин ( Altin ) = Altın  benzetmeleri yer yer geçerliliğini korumamaktadır zira Beş, Пет ( Pet );  Dudak, Усник ( Usnik ); Dünya, Светот ( Svetot ); Ana / Anne, Мајко ( Mayko ); Kurban, Жртва ( Zhrtva ); Cehennem, Пекол ( Pekol ); Ciğer, Дроб ( Drob ); Altın, Златно ( Zlatno ) gibi kelimelerle ya bu halleriyle bilinmektedir ya da yerlerini bu kelimelere devretmiştir.[12]

Bu kelimelere günümüzde hala olduğu gibi kullanılan bazı Türkçe kelimeleri şu şekilde sıralamamız mümkündür;

Вadem, limon, magdanos, zumbul, karanfil, pamuk, misirka, findik, majmun, taftabita, kjelav, metil, apche, nane, bakar, chelik, saat, maalo, limon, sandak, kashmir, kurshum, vilaet, pasha, baldaza, badzhnak, chorba, chkembe, kjofte, musaka, jufki, gjevrek, baklava, tulumba, shira, mastika, papuchi, chizmi, pudra, kule, kuchek, tutun, lüle, nargjile, kasmet, merak, kabaet, majtap, chare, fajde, abdal, budala, ajde, aman ve bre.”[13]

Müslüman Makedonların (Torbeşler ve diğer unsurlar), Türkçede salt bir şekilde karşılayabileceğimiz “tanrı” için “Аллах- Allah”, Hıristiyanların ise “Господ-Gospod”u kullanıyor olmasıdır. Bunların yanında Müslüman Slavların, diğer Slavlara göre dillerinde barındırdıkları Türkçe ve Türkçe üzerinden geçen İslami literatüre ait kelimeler ayrımların anlaşılması açısından faydalı olacaktır.

Örneğin İslami kökenli bir kavram ve mertebe olan “Şehidlik”[14] kelimesi için “Шехид” ( Sehid-Sehida), İslam’ın şartından olan “Zekât” için “Зекат”, (Zekat-Zekatu), “Sadaka”ya “Садака” (Sadaka-Sadaku) ve diğer “Minare” “Mинаре” (Minare), “Camii”, “Џамиja” (Dzhamiya); ”Şehadet” “Шехадeт” (Shehadet); “Muezzin” “Муезин “ (muezin); “Gazi”, “Газија-Gaziju” (Gaziya-Gaziyu); “Fatiha”, “Фатихa” (fatih/ fatiha); “Niyet”, “Нијет” ( Niyet); ”Cennet”, “Џеннет” (Cennet); “Gavur”, “Ѓавур”(Gjavur) gibi kelimeler bunlara örnek gösterilebilir.

Atasözlerindeki bazı benzerlikler de bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz;

“Aко знаев кога ќе умрам, сам ќе ископав мој гроб” / “Ne zaman öleceğimi bilseydim, kendi mezarımı kendim kazardım”

“Ако те удри со камен, ти фрли го со леб” / “Sana taş atana sen ekmek at”

“Бели пари за црни ден.” / “Ak para kara gün içindir”

“Влезе од едно уше, излезе од другото уше” / “Bir kulaktan girdi öbüründen çıktı.”

“Голи сме се родиле, голи  на земја ќе влеземе” / “Çıplak doğduk, toprağa da çıplak gireceğiz.”

“Господ дал, господ зел” / “Allah verdi, Allah aldı”

Една овца што се дели од сурија, ќе ја изеди волкот” / “Sürüden ayrılan koyunu, kurt yer.”

“Жена, пушка и коњ не се даваат на туѓи раце” / “Yabancı ellere kadın, silah ve at verilmez.”

“Крушата под круша паѓа” / “Armut, armutun dibine düşer”

Ново бунар купај но не стариот не плукај” / “Yeni kuyu kaz ama eskisine tükürme”

“Порти отвара со убавиот збор” / “Kapılar güzel sözle açılır”

“Што ќе си посееш , тоа ќе си жнееш” / “Ne ekersin, onu biçersin.”

“Денешната работа не ја остовај  на утре” / “Bugünün işini yarına bırakma”

Makedonca – Türkçe arasındaki bu benzer atasöz ve deyimlerin yanında Rumeli Türk ağızlarında, Arnavutça, Bulgarca ve Rumcadan bazı etkilenmeler bulunmaktadır.[15] Bu etkilerden biri Yunancada “ahmak” anlamına gelen “More” kelimesidir ki, Slavca’da “deniz” anlamına gelen bu kelimenin Rumeli’de birebir karşılamak için olmasa da Yunanca anlamından uzak olmayarak istihzai bir anlam ile kullanılması gösterilebilecek örneklerdendir.

Bunların yanında nesiller arasında bulunan kelime farkları ise bahsi geçen devlet politikaları ve eğitimleri sebebiyle olmuştur. Standartları karşılamaları ve cümleye yönelik ağırlıkları ile değişim gösterme özellikleri olsa da eski nesil Makedonlarda  “ama” yı karşılamak için Türkçe kökenli  “ама” yani “ama” kullanıyor iken yeni nesil Makedonların bu kelime için Rusça kökenli  “но” yu kullanması bu ayrımın bir örneğidir. .Bunlarla birlikte çağdaş Makedoncaya fazlasıyla yabancı kelime girmiştir.[16]

Bunlara örnek olarak “Çevrimiçi olmak” manasında kullanılan “Онлајн” (Onlajn), “Çevrimdışı olmak” manasında kullanılan  “Офлајн” (Oflajn) ya da “Dosya” için İngilizce kökenli “Фајл” (Fajl), “Hafıza” için“Меморија” (Memorija), “Soyut” için“Апстрактна” (Apstraktna) veya “evrensel” manasında “Универзален” (Univerzalen) ve diğer kelimeler dahilinde; bazılarının tamamen bazılarınınsa yer yer yerleşmesi Makedoncanın etkili bir şekilde bilişim ve düşün işgaline uğradığının güzel örneklerindendir.

Bunların yanında Makedon diline giren ve hala kullanılmakta olan kelime ve onlarının mefhumlarında Osmanlı etkisinin önemli olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin günümüz Makedoncasında hala kullanılmakta olan “Ксмет” yani “kısmet” kelimesinin anlamının birebir olmasının yanında kelime anlamını taşıyacak mefhumun halka sahip olması ve yaşatması açısında da  oldukça önemlidir.

Bunların yanında Makedon üzerindeki Türk algısını günlük hayattaki sözlerde ve şarkılarda görmek de mümkündür. Örneğin Makedon halkında kullanılan cümlelerden birisi“Хаx! Точна Турска работа!” yani “Hah! Tam Türk işi!” cümlesidir. Bu cümle bir işin yapılması gerekenden çok daha sonra ya da  son an da yapılmasını eleştirmek için kullanılır ve bu işi yapan için de Türk benzetmesine gidilir. Bununla birlikte bazı Hıristiyan Makedonlarsa, Makedonya’daki tüm Müslüman halklar için “Türk” tabirini, bazı Makedonlar da Yörük olduğu düşündüğüm Türkler için “Çingene” tabirini kullanmıştır. Çünkü bölgelerinde en şık giyinen ve en güzel konuşan insanlar için kullanılan “Türk” ismi Yörüklerin yaşam şartları göz önüne alındığında uygun görülmemiştir. Benzer şekilde Üsküp’te yörüklerin oluşturduğu Güreler köyünün ismini “Yabani” manasına gelen “Güre”den türemiş olması, verilen örneklerle muhtemel bağlantılıdır. Zira Türk; sıcak, temiz ve şık gezendir.[17] Bunları destekleyecek notları 20 yüzyıl Bulgar hikayecileri arasında öne çıkan Yordan Yovkov’un eserinde de rastlamak mümkündür. Yovkov bir hikayesinde “ince ve yakışıklı” olarak tarif ettiği Mustafa için “ne kadar da güzel giyinen, gösterişli biriydi” der.[18]

Nitekim bazı anonim ve yarım yamalak hatırlanan halk şarkılarında şöyle cümlelere şahit olmak mümkündür; “Кажи бре убаво девојкe! Дали си Турци или Ангел?”yani “Söyle bre güzel kız! Sen Türk müsün yoksa Melek mi?”gibi cümleleri barındıran bu pozitif halk şarkılarının yanında olumsuz algılar  şarkılara da rastlamak mümkündür. Bunlara  “Го Фанaле Едно Моме”  ve  “Македонска Земјо” şarkıları örnek gösterilebilir. Bu şarkıların birinde kızlarını kaçırdıklarını söyledikleri Türkler için “Kahrolası Türkler” deniyor iken diğer şarkı “Makedon Toprağı”nda ise Osmanlı yönetimindeki Makedonya için “Türk köleliğindeki Makedonya” yakıştırılması yapılmıştır. “Песна за Гоце Делчев” yani “Goce Delchev’e Şarkı” adlı şarkıdaysa milli kahraman Goce Delchev’e bir Osmanlı askeri tarafından “A bre gavur” şeklinde seslenildiklerine dair cümlelerle ayrıştıklarına ve aşağılandıklarına dikkat çekmeye çalışırmışlardır.[19]

Benzer şekilde Osmanlı döneminde söylenen şarkılara baktığınızda dönemin siyasi olayları üzerinden Makedon halkının yorumlarını ve tutumlarını anlaşılmaktadır.Örneğin“Деветсто и осма година” yani “Dokuz yüz sekiz yılı” ismini taşıyan bir şarkıda Şükrü Paşa’nın İstanbul’da esen bir rüzgârın ardından kahvesini içtiğini ve Selaniklilere şöyle seslendiğinden bahseder:

“Toplanın ey Selanikliler! Meclise toplanın, izin verin hürriyete ve onun askerlerine!”

Bir başka da şarkıda geçen Türk tabiri bu sefer Müslüman anasıra dikkat çekmek için kullanılmıştır. “Останала Ратка Млада Удовица” yani “Ratka Genç Yaşta Dul Kaldı” adlı bu şarkıda, Ratka’nın annesi Ratka’ya; “Ağıt etme bana, Ratke, ağlama / Sen; evlatsın, gençsin ve güzelsin / Sana başka sevgiler bulacağız” demesinin ardından Ratka annesine şu cevabı verir;Bana konuşma, anne, bana söylenme / Benimki gibi aşk yok hiçbir yerde / Ne Türk’te, anne, ne gâvurda / Ne de tüm Makedonya’da!”[20]

Türklerin, Osmanlı’nın ya da Türkiye’nin konu alındığı ya da geçtiği örneklere sadece Makedoncada değil diğer Balkan dilleri; Arnavutça, Bulgarca, Boşnakça, Yunanca hatta Rusça da  rastlamak mümkündür. Öyle ki Arnavutça örneğinde Osmanlı tarihinde önemli yere sahip olan Tepedenli Ali Paşa’ya, 1902-1906 yılları arasında saray muhafızlarının komutanlığını sürdüren sonrasında vergi uygulaması sebebiyle Osmanlı’ya karşı ayaklanmalarda bulunan İsa Boletini’ye, Çanakkale Savaşına dair pek çok sözlü esere denk gelmek mümkündür.[21]

Pek çok Arnavut sanatçının da seslendirdiği, Türkiye’de Soner Özbilen’den dinlediğimiz “Çana Kalaja” yani “Çanakkale” adlı türkü Arnavutçaya verebileceğimiz bazı örneklerden iken Boşnakça’da Safet İsovic’in “U Stambolu na Bosforu” yani “İstanbul Boğazında” ya da Himzo Pilovina’nın Sokullu Mehmet Paşa ya da Balkanların Sokolovic’ini konu ettiği “Pjesma o Mehmed Pasi Sokolovicu”su ya da Elma Hadzic’in “Razbolje se Sultan Suleyman”ı örnek gösterilebilir.[22] “Sultan Süleyman Hasta Oldu” adlı bu şarkıda Sultan Süleyman’ın hastalığı ve oğlu ile olan konuşmaları konu alınmıştır. Bazı cümleler şöyledir;

“Üzülüyor musun baba öldüğüne,

Üzülüyor musun imparatorluğa ve İstanbul’a?

Sultan Süleyman cevapladı;

Ey sevgili oğlum;

Üzülüyorum, oğlum;

İstanbul’a, imparatorluğa üzülmüyorum da;

Bosna’ya üzülüyorum, Bosna’yı bıraktığıma

Benzer şekilde Sultan Süleyman konu alan ancak istihzai örnek taşıyan bir başka örnekse Efi Thodi’nin seslendirdiği Yunanca “Souleiman” şarkısındır.[23] Bunun yanında “Sultan Suleyman” adı altında örneğine rastlayabileceğimiz birden fazla Yunanca şarkılar vardır.

Türkler ile alakalı verebileceğimiz bir başka örnekse “ Там шли два брата” adlı Rusça şarkıdır. “İki Erkek Kardeş Oraya Gidiyordu”adlı Rusça şarkıda Türk Cephesinden dönen iki kardeşin hikâyesi konu alınmış bir bölümünde ise Türklerden şöyle bahsedilmiştir;[24]

“Çocuklar büyüyecek ve soracaklar annelerine;

Nerede bizim babamız diye;

Anneleri ağlayarak cevap verecek onlara;

“Babanız öldü Türk-Rus Savaşında

Benzer şekilde günümüz Trakya bölgesinde Makedonya’dan göçen muhacirlerin isimlerini koruyarak yaşattığı pek çok folklorik isimler de bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, Makedonya Cumhuriyeti’nin güneyinde yer alan Tikvesh şehrinden ismini alan “Ağır Tikveş” ve “Tikveş” Havaları ya da Güney ve Kuzey olarak ayrılan Toska ve Gega isimlerinden günümüze gelen ve Trakya Folkloründe yerini alan  “Toska Havası”dır.[25]

İki halk arasında görülen benzerlikler dil, dans, şarkılarda kalmayarak inançlara da yansımıştır. Bunlardan biri Türkiye’nin Kars – Sarıkamış, Sivas – Yıldızeli ve Zara’da görüldüğü gibi muhacirlerin yerleştiği Samsun merkez köylerinden; Aşağı Çinik, Yukarı Çinik, Kara Perçin, Çınaralan ve diğer köylerle birlikte Havza Kayabaşı Köyü’nde devam ettirilen “Havva Anımızın Eli” ritüelidir. Kurakçıl bir çalı bitkisi olan ve suya konulduğunda suyu emerek şişmesi ve öz suyu kıvamanın şişmesi ile insan eli formuna alan Latincesi “Anastatika Hierochuntica” olan Türklerin “Havva Ana Eli” ya da “Fatma Ana Eli” dedikleri bu bitki doğum yapan kadınların doğumunu kolaylaştırması için yapılan bir ritüeldir. Doğum sırasında ebe; “Bak kızım Havva anamızın eli açılıyor, kısmet kapıların da bununla beraber açılacak o zaman sen de yavrunu doğurmuş olacaksın” denilerek dua ve Kur’an ayetleriyle sürdürülürdü.[26] Bu ritüel Makedonya’da “Havva Ananın Eli” ismiyle farklı şekilde sürdürülmektedir. Makedonya’daki bazı bölge halkları ekim ya da iş sırasında “Со раката на нашата Ава Мајка” yani “Havva Anamızın Eliyle” cümlesiyle işte kolaylık ve bereket arama yoluna gitmektedirler.

Bu dalın “Havva Anamızın Eli”, “Fatma Ana Otu” olarak nitelendirmek sureti ile bütün insanlığın Havva Ana’dan geliş nedeniyle totemik karakterlerde bir inanç ortaya çıkmaktadır.[27] Bu haliyle; ekim gibi doğanın insanlaştırılmasında “Havva” isminin kullanılması insanın gelişim tarihinden günümüze ve kültürlere yaşayan taşınan basit animatik örneklerdir.

Söylenen göre onlu manasına gelen “deste”, Slavcada on manasına gelen “Десет” yani “deset”ten türemiştir. Genel manasıyla kullanılmasa da yaşlılarca kullanılması bakımından bisiklete Slavca ile aynı anlamı taşıyan “Velespit”in yahut özellikle Türkiye’nin sahil şeritlerinde popüler olan ve tüketilen patates üzerine hazırlanan “Kumpir” yemeğinin ismini Makedoncadaki ‘patates’ manasına gelen “Кумпир” yani “Kumpir”ile karşılanır. Bunların yanında sadece İstanbul’da sokak ve caddelere ismini veren yaklaşık yirmi Vardar, Üsküp’ün isimlerinin yanında Makedonya’nın bölge, şehir, dağa hatta köy isimlerini taşıyan pek çok sokağa, okula camiye ve anıtlara rastlamak mümkündür. (Doyran, Desova, Manastır, Şar, Kolondova, Üsküp, Pirlepeli, ve diğerleri)

____________________

[1] Nuray Gümüştekin, “Kültür” Kavramı ve Osmanlı’dan Günümüze Kültürel Yapının İncelenmesi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu, 2015/1, s.318.

[2] İbrahim Kafesoğlu, “Kültür Nedir”, Türk Kültürü, S.77, s.335, Ankara 1969.

[3] Leman Ergenç, “A.g.e”, s.21.

[4] Mirjana Marinkovic, Sırp Kültüründe Osmanlı Damgası, Motif Akademi Halkbilimi Dergisi (Balkan Özel Sayısı), S.2, s.46.

[5] Melahat Hamza, “Makedon Dili ve Edebiyatında Türk Etkileri”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Ekim 1998, s.208.

[6] Melahat Hamza, “A.g.m.”, s. 211 – 212.

[7] Muhammed Yelten ve Abidin Karasu, “Makedon Dilindeki Türkçe Kelimeler”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi,  C.36, İstanbul 2007, , s.204 -205.

[8] Bak. Оливиера Јашар Настева, “Турските лексички во македонскиот јазик”, Институт за Национална Јазик Крсте Мисирков, Скопје 2001.

[9] Тетка ( Tetka ) olarak da belirtilebilinir

[10] Ayr. Bak. Bak. Mücahit Korca, “Türkçe Makedonca Cep Sözlük” Fono Yayınları, İstanbul 2015. ( Муџахит Корџа, Турско – Македонски Џепен Речник, Издавание Фоно, Стамбул 2015. )

[11] Светлана Давкова-Ѓоргиева, Балканските Турцизми во Една Лексичко-Семантичка Област на Македонскиот Дијалектен Ареал, Македонски Јазик, Интитут за Македонски Јазик „Крсте Мисирков“, Скопје 2013, стр.39-43.

[12] Muhammed Yelten ve Abidin Karasu, “A.g.m”, s.205 – 207, 245.

[13] Лидија Аризанковска и Фадил Хоџа, Јазикот Како Одраз на Развојот на Македонско-Турските Релации, Македонски Јазик, Интитут за Македонски Јазик „Крсте Мисирков“, Скопје 2013, стр.161-162.

[14] Hıristiyanlar da benzer “şehit”e benzer şekilde “Маченик” yani “Machenik” kelimesini kullanırlar.

[15] İsmail Eren, Rumeli Folklorundan; Koçana (Makedonya) Atasözleri ve Deyimleri, Türk Folklor Araştırmaları, Kasım 1974, S.304, s.7153-7154.

[16] Ayr. Bak. Христина Андоновска, Сврзникот но и неговите еквиваленти во корпусот (врз примери од творештвото на Блаже Конески), Македонски Јазик, Интитут за Македонски Јазик „Крсте Мисирков“, Скопје 2013.

[17] İbrahim Gökçen, XIX. Yüzyılda Makedonya Yürük Folkloru – Orijinal Kelimeler, İsimler, Tabirler, Türk Folklor Araştırmaları, Haziran 1953, S.47, s.750.

[18] Йордан Йовков, “Песента на Колелетата”, Народна Младеж, София 1976, стр. 145

[19] Bak.Ekler şarkılar;  5.-5.5., 4.-4.4 ve 2.-2.2

[20] Bakınız ekler şarkılar; 6.-6.6., 1.-1.1.

[21] Bak. Arnavutça Tepedenli Ali Paşa için; “Grupi Ali Pashe Tepelena – Kenge për Ali Pashën”, İsa Boletini için; “İlir Shaqiri – Kënga e Isa Boletinit – N’ministri të Londrës”.

[22] Bak. Boşnakça İstanbul için; “Safet İsovic – U Stambolu na Bosforu”, Sokullu Mehmet Paşa için; “Himzo Polovina – Pjesme o Mehmed Pasi Sokolovicu”, Sultan Süleyman için; “Elma Hadzic – Razbolje se sultan Sulejman” ya da “Vanja Muhovic – Divanhana – Razbolje se Sultan Sulejman”

[23] Bak. Yunanca Sultan Süleyman; “Έφη Θώδη – Σουλεϊμάν [Efi Thodi – Souleiman]”

[24] Bak. Rusça Şarkı için;  “Там шли два брата [Tam Shli Dva Brata]”

[25]Halil Cemal Oğultürk, Halk Eğlencesi Geleneklerimiz – Tekirdağında Hıdırellez, Türk Folklor Araştırmaları, Haziran 1953, S.47, s.745-746.

[26] Süleyman Arısoy, Folklor ve Doğum, Türk Folklor Araştırmaları, Kasım 1974, S.304, 7135.

[27] Süleyman Arısoy, A.g.m., s.7136.

Geçmiş Yazılar

Comments are closed.