10 Oca 2022

İslâm’ı Şarktan Arındırma Olarak İslâmcılık ve Said Halim Paşa

Yazar: MEHMET KAAN ÇALEN

Doğunun yedinci oğlu Batılılara şöyle der:

“Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var:

Karşınızdakini değiştirmek.”

Sezai Karakoç – Masal

I. Meselenin Takdimi

Said Halim Paşa, modern Türk düşüncesinin nev-i şahsına münhasır isimlerinden birisidir. Eserlerini 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, biri müstesna II. Meşrutiyet yıllarında veren Paşa’nın zihnî mesaisini ağırlıklı olarak Batılılaşma meselesi teşkîl etmiştir. Bu vadideki özgün düşüncelerinin, çeşitli tezlerinin, bazı çözüm önerilerinin, kimi tespitlerinin hem çağdaşlarını, hem de kendisinden sonra gelen kuşakları etkilediğini söylemek mümkündür. Cumhuriyet döneminin milliyetçi, muhafazakâr ve İslâmcı çevrelerinde, Batılılaşma ve kültür değişmeleri üzerine kalem tecrübesinde bulunmuş pek çok isimde, onun açık veya örtük izleri tespit edilebilir[1]. Özgünlüğüne ve derinliğine rağmen gerek eserleri bir bütün olarak alındığında, gerekse bazı metinleri tek tek incelendiğinde Paşa’nın düşünce dünyasında çeşitli tutarsızlıklar, çelişkiler, boşluklar olduğunu düşünmekteyim. Bu çalışmada da onun “İnhitât-ı İslâm Hakkında Bir Tecrübe-i Kalemiyye” ve “İslâmlaşmak” risâlelerine eleştirel bir perspektiften yaklaşarak metnin boşluklarına ve çelişkilerine odaklanan bir okuma denemesinde bulunacağım. Bilhassa Paşa’nın geçmişle kurduğu/kuramadığı ilişkinin sorunlu ve ilerleme-gerileme meselesinde dinin/İslâm’ın yerine ve rolüne dair düşüncelerininse çelişkili olduğunu göstermeye çalışacağım. Ancak en nihayet metinlerin bilinçdışında bütün bu çelişkilerin, tutarsızlıkların ve boşlukların bir yandan oryantalist söylemin inşa ettiği Şark/Şarklı imgesi ile bu imgenin temsillerinden İslâm’ı arındırmaya yaradığını, diğer yandan da Batıyı İslâmîleştirip evcilleştirmek suretiyle Batılılaşmanın hizmetine verdiğini iddia edeceğim. Çıkış noktam Edward Said’in “Şarkın Şarklaştırılması” kavramı olacaktır (Said, 2013: 15, 42-51, 74-82). Şark bir kere Şarklaşınca, artık bu durumun beklenen sonuçlarından kurtulamaz. Tamamını oku. »

5 Oca 2022

Bir “İkinci Başlangıç” Vesilesiyle “Mesleğimizin” Ne Olmadığına Dâir

Yazar: TÜRKYORUM

“Türk Yorum” uzun sayılabilecek bir aradan sonra ikinci bir başlangıç yapıyor. İnşallah ikinci bir ara yaşanmaz ki bir üçüncü başlangıca gerek kalmasın. 

Gerçi yeniden başlamak, başlayabilmek kaydıyla aralar, molalar, durup dinlenmeler besleyici de olabilmektedir. 

Eskilerin tabiri ile “mesleğimiz”, “Türk Yorum”un “tuttuğu yol” nedir?

Altında toplandığımız “Türk Yorum” ismi mesleğimizin, yolumuzun, usûlümüzün, üslûbumuzun, nokta-i nazarımızın ne olduğu hususunda bir izâhâtı gereksiz kılıyor. Ancak bu yeni sayfada mesleğimizin ne olduğuna değil de en azından ne olmadığına dâir birkaç kelâm etmek tümden faydasız da değil.

Evvelâ Türk Yorum, parti içi siyasetlerle, teşkilât içi meselelerle ilgilenmez.

İkinci olarak, “Türk Yorum” bir yorum mahfili olarak kendi yorumlarının, mümkün olan tek ve en doğru yorum olduğunu kesinlikle iddia etmez. Buradaki yorumlar ve düşünceler, “yorumlar ve düşünceler dünyasında” birer yorum ve düşüncedir ancak. Bu itibarla “Türk Yorum” gerçek Türk milliyetçiliğini, hakiki Ülkücülüğü anlatmak gibi boyundan büyük işlere kalkışmaz. Hakikati bulduk, durun, dinleyin gibi bir tavır, tavrımız değildir. “Türk Yorum” sadece ve sadece bir arayanlar mahfilidir. Sadece ve sadece arıyoruz, sadece ve sadece okuyup dünyayı anlamaya çalışıyoruz. Bu arayışta eleştiri, tenkit, tartışma tabii ki en doğal hakkımız. Bunlar olmaksızın bir arayışın da, bir düşünme ediminin de, bir anlama imkânının da, sözün ve konuşmanın da olmayacağı aşikâr. “Karşılıklı konuşma olmayan yerde yaşam da yoktur” diyor Camus, “Denemeler”inde.

Üçüncüsü, “Türk Yorum” kalabalık, kitlesel bir okur zümresi, takipçi grubu arayışı içerisinde değildir. Burasını daha ziyade müşterek bir sesli düşünme platformu, müşterek bir not/karalama defteri, müşterek bir blog gibi görüyoruz. Sadece ve sadece arayanları arıyoruz, sadece ve sadece onları bekliyoruz. Dışa vurmakta bir sakınca yok; belki de öncelikle kendimiz için yazıyoruz.

Son olarak söylemeye hacet yok, her yazar yazdıklarından birey olarak sorumludur, hiçbir yazıda aksi belirtilmediği müddetçe “Türk Yorum” ailesinin kolektif mülkiyeti ve mesuliyeti yoktur. Her düşünce düşünenine, her yorum yorumcusuna aittir. Her yazar yukarıdaki üç ilkeye uymak kaydıyla istediği konuda, istediğini, istediği şekilde yazmakta hürdür. 

Bâkî selâm

« 1 2 3 4 5